Psikoterapi sıklığı seans sayısından daha mı önemli?
Depresyon tedavisinde psikoterapinin kanıtlanmış etkinliğine rağmen, terapi seanslarının miktarı ve sıklığı belirsizliğini korumaktadır.
Psikoterapinin etkili bir şekilde sunulması, tedavinin etkinliğini en üst düzeye çıkarabilirken maliyetleri en aza indirerek hastalık yükünü de dolaylı olarak azaltabilir. Yapılan yeni çalışmalarda, psikoterapi seanslarının miktarının ve sıklığının tedavi etkinliğini nasıl etkilediğini açıklığa kavuştuğu araştırılmaktadır. Bu durum daha iyi klinik uygulamalar açısından önemli bilgiler sağlamıştır.
Bu çalışmada bireysel ve yüz yüze psikoterapiyi kontrol gruplarıyla karşılaştıran randomize kontrollü çalışmalardan (RKÇ) elde edilen veriler kullanılmıştır. Verilerin analizinde istatistiksel bir yöntem olan meta-regresyon analizleri kullanılmıştır. Araştırmacılar, ilgili çalışmaları derlemek için PubMed, PsycINFO, Embase ve Cochrane Kütüphanesi gibi çok sayıda bibliyografik veri tabanında kapsamlı bir araştırma gerçekleştirmiştir. 5.158 katılımcıyı içeren 176 çalışmanın verileri analize dahil edilmiştir. Katılımcılardan seans sayısı, tedavi süresi, toplam temas süresi ve haftalık seans sayısı gibi çalışmaların çeşitli yönlerine ilişkin bilgiler toplanmıştır.
Seanslarının sayısı ile tedavinin etkinliği arasında ilişki yok
Psikoterapi seanslarının sayısı ya da terapistle toplam temas süresi ile tedavinin etkinliği arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Bu sonuç, yalnızca seans sayısını veya terapistle geçirilen süreyi artırmanın daha iyi sonuçlara yol açmayacağını göstermektedir. Tedavi süresi ile etki büyüklüğü arasında ise negatif yönlü ilişki bulunmuştur. Bu da daha uzun tedavi süresinin daha düşük etkinlikle az da olsa ilişkili olduğunu göstermekteydi. Ancak haftalık seans sayısı ile tedavinin etkinliği arasında güçlü yönde pozitif ilişki bulunmuştur. Sıklığın haftada bir ila iki seanstan arttırılması, sonuçlarda önemli bir iyileşme göstermekteydi. Bu, seansları daha kısa bir süre içinde daha sık yayınlamanın, onları daha uzun bir zamana yaymaktan daha faydalı olduğunu vurgulamaktadır. Ancak çalışmaların özellikleri dikkate alındığında bu ilişki artık anlamlı değildi. Bu sebeple psikoterapinin mümkün olduğu kadar kısa planlanması gerektiği önerilmektedir. Yalnızca içerikle ilgili nedenlerden dolayı eğer ki gerekiyorsa daha fazla seans yapılabilir. Fakat mümkün olduğunca bu süre kısa tutulmalıdır.
Çalışmanın yazarlarından Ciharova, “Çalışmaların özellikleri dikkate alındığında seans sıklığı ile tedavi etkisi arasındaki ilişkinin önemsiz hale gelmesini beklemiyorduk. Bu durum, aynı zamanda önceki randomize kontrollü çalışmanın bulgularıyla da çelişiyor (Bruijniks ve diğerleri, 2020). Ancak analizin gözlemsel olduğunu ve nedensellik kuramayacağını belirtmek önemlidir. Mevcut çalışma kesinlikle ilişkilere dair önemli göstergeler sunsa da sonuçlar sadece korelasyoneldir. Dahil edilen çalışmaların raporlanması da optimal düzeyde değildi. Bu sebeple bazen analiz için gereken bilgiler eksikti. Dahil edilen çalışmaların metodolojik kalitesi de farklılık gösteriyordu.”
Öneriler
Gelecekteki araştırmalar, farklı sıklık ve miktarlardaki psikoterapinin etkilerini doğrudan karşılaştırmak için büyük ve yüksek kaliteli araştırmalar yürütmeye odaklanmalıdır. Mevcut çalışma bulguları geniş, kaliteli, randomize kontrollü bir çalışma ile tekrardan ele alınmalıdır. Böyle bir çalışma aynı zamanda tedavi sırasında semptomların nasıl geliştiğini de değerlendirmelidir. Bu durum mevcut çalışmada ele alamadığımız bir başka husustur. Yalnızca bireysel, yüz yüze psikoterapiyi değerlendirdiğimiz için diğer psikoterapi yöntemlerinin de dahil edildiği ek araştırmalara ihtiyaç vardır.
KAYNAKÇA:
– Ciharova, M., Karyotaki, E., Miguel, C., Walsh, E., de Ponti, N., Amarnath, A., … & Cuijpers, P. (2024). Amount and frequency of psychotherapy as predictors of treatment outcome for adult depression: A meta-regression analysis. Journal of affective disorders.
– PysPost (11.06.2024). Psychotherapy frequency more crucial than session count, study suggests.
Bizi takip edin: