Türk sanat müziği ve bizim nesil
Keşke, Dede Efendi, Itri, Hacı Arif Bey veya Selahattin Pınar hakkında çok daha fazla bilgim olsaydı da sizinle sanat müziğimizin inceliklerini daha fazla paylaşabilseydim.
Ama, bizim nesilde çok derin ve etkili bir ize sahiptir Türk Sanat Müziği. Düşünün; tek bir kanal var ve siz sürekli onu dinliyorsunuz. TRT uzun dalga ile başlayan çocukluk yıllarım. Sonra orta dalga ve nihayet FM ise sürdü gitti.
Çok kanallı yayın organlarına gelmemiz benim üniversite yıllarıma denk gelir. Düşün artık beynimiz hangi lezzetlerle beslendi.
O durumda “pop” da, “caz” da, “film müzikleri” de, ne bileyim her türlü müzik de sanat müziğinin ritmisitesi ile belirlenirdi.
İsterdim ki her makam için birer örnek verebileyim… Ama o ayrı bir kültür meselesi haliyle.
Bunları yazarken, nedense ilk aklıma gelen Bahçevan şarkısında Zeki Müren oldu. Belki de çocukken izlediğim ilk eğlenceli filmlerden birinin müziği olmasındandır. Ayrıca, Nesrin Sipahi’ler, Emel Sayın’lar daha pek çokları gelir akla…
Aşklarınızın, gurbet, kayıp ve daha pek çok hüzünlerinizin, sevinçlerinizin, nişanlarınızın, düğünlerinizin kimi zaman acı kimi zaman tatlı sosu olurdu o şarkılar.
Kendi kişisel geçmişimde, o ılık yaz akşamlarında dedeciğimin o balkonunda, hafiften cızırtılı da olsa, Maraş’ımızın hafif sıcak esintisiyle harmanlanan eserleri dinleyedurmak, hülyalara dalmak en büyük zevkimdi.
Ya da, kendisi bile unutmuştur Allah bilir, Suphi abinin güzel sesinden Maraş Kalesinde bir çam ağacına sırtımızı dayayarak, diğer, ergenliğe henüz girmiş gençlerle beraber dinlediğimiz “o ağacın altı şarkısı” ki hala aklıma gelir zaman zaman…
Afşin yıllarında, ki daha beş altı yaşlarında olduğum zamanlar, anneciğimin derin bir gurbet hüznüyle göz yaşları içinde dinlediği ağır makamlar… Ne çok üzülürdüm o minik yüreğimle, ağlardım ona eşlik ederek…
Ah Kadir abi, konu Türk Sanat Müziği olur da senden söz etmeden geçilir mi hiç… Gençliğimin idolüydün. Tuttuğun takımı tutardım. O kadar ki o kadar. Ne güzel söylerdin o şarkıları sende bir başka anlam taşırdı, Nihavent makamı, Kürdili Hicazkarlar… Allah seni cennetlerinde ağırlasın değerli hocam…Kadir Babamız…
Ya, kulakları çınlasın, Süreyya ablamızın “Bağdat Yolu” şarkısı ile damarlarımızda hissettirdiği o coşku…
Bu Urfalılarda bir keramet olmalı hepsinin mi sesi güzel olur?!
İşte böyle yıllar geldi geçti. Şimdi görüyorum ki, müziğin lezzeti o zamanlar bir başka idi.
Şöyle ki, daha bir biz aitti daha bir derinlerde hissederdik. Hepimiz aynı notaları dinlediğimizden, daha bir “biz” dik. Daha bir bütündük. Daha bir duygudaştık.
Ney müziği Ramazanlarımızın vaz geçilmeziydi. Derin izler bırakıp gittiğini bilimsel yollarla kanıtlamışlığımız vardır. Her kültür kendi müziğiyle şekilleniyor diye yoruma ulaştığımız araştırma sonuçlarımızdan söz ediyorum…
Peki, daha sonraki nesiller ne ile şekilleniyor acaba?
Bilemedim!!
Ama müzik müziktir demek zor geliyor bana…
Lütfen sanat müziğimizin kıymetini bilelim diyerek noktalamak ister, hepinize şöyle güzel ve hayırlı bir ramazan dilerim…
Bizi takip edin: