Hedef Meselesi ve Hastalarımın Filozofik Zekâsı
Hedefini bilmeyen insan sonbaharda dökülen yapraklar gibidir. Güzel görünürler. Ama gelen ezer, giden ezer. Rüzgârla bir o yana bir bu yana savrulur dururlar. Oysa hedefi olanlar kökü sağlam çınarlar gibidirler. Sağlıklı, yararlı, sağlam, zamana meydan okuyan ve daha neler…
Doğrusu gerçekçi olmayan hedefler ulaşılamayan ütopyalar olarak kalmakta ve hayal kırıklıkları kaçınılmaz olmaktadır. Mademki aslında her şey vardır ama aynı zamanda hiç bir şey yoktur, bu tuzağa düşmek işten bile değildir.
Sağlıklı hedefleri belirlerken bir dizi faktör vardır. Mesela yaş bunlardan en önemlisidir. İnsan yaşlandıkça dinginleşmekte, hedefler sağlıklı bir zemine oturmakta, birçok sivrilikler törpülenmektedir. Hedefe atfedilen önem yerli yerine oturmakta. Sakinleşmektedir.
Bir diğeri tarih bilgisi ve bilincidir. Ki sıkı bir eğitim ve terbiye gerektirir. İşte, “her şey” diyenlerin tarihteki hazin sonları. Ve “hiç bir şey” diyenlerin derin yok oluşları…
Ama sağlıklı olanlar ki, ne “her şey” ne de hiçbir şey” derler. Ne kaybolurlar, ne de insanoğlunun adeta gözünü oyarlar…
Hedefi belirlerken kendi yeteneklerini bilmek, çevresel faktörleri hesaplamak ne kadar önemlidir, değil mi? Enfarktüs geçirmiş bir hastanın sıcağı sıcağına, Himalaya’da zirve hedeflemesi ne kadar enteresan olurdu mesela…
Henüz tedavisine başlamadığım hastalarımda gördüğüm ortak nokta bu hedef meselesi ile yakın ilişki içindedir. Hedeflerini şaşırmış olanlar, ulaşamamış olmanın verdiği eksiklik duygusu yaşayanlar, aşırı gururlananlar. Sırasıyla nörotik yapı, depresif reaksiyon ya da mani olarak isimlendirilen tablolara denk düşerler. Yıldızlara hükmetme arzusu gibi olmayacak hedefler şizofreniyi, sadece yaşamı idame ettirmeye yönelik hedefler mental retardasyonu, başkalarının sırtından geçinmeyi hedeflemek ya da hedeflerinden asla taviz vermeyenler ise kişilik bozukluklarını düşündürmez mi?
Dualarında önce sağlık, sonra sevdiklerine iki cihanda saadet, ardından maddi ve manevi âlemi daha iyi kavramak üzere ilim ve helal kazanç dileyenler, Kendi zaaflarına hükmetmek isteyenler ne güzel hedeflerden söz etmektedirler…
Tüm bunların ötesinde belki de iradenin hedef koymakta ne de cüz-i olduğunu fark etmek çok üst bir merhale olsa gerekir.
Konuyla ilgili olarak, hastalarımda gördüğüm bir şeyi ifade etmek isterim. Öyle ciddi ve acı deneyimlere sahip oluyorlar ki, filozofik zekâları gerçekten tavan yapıyor. Hayatın anlamı ve hedeflerin gerçekçiliği yerine oturmaya başlıyor. Ve daha güzeli, hedef bilinci tam oluşana dek çabaları devam ediyor.
Bu noktada sayısız sesli ve daha sıkça olarak sessiz ama soru dolu bakışlarıyla hekim olarak bizlerden beklentileri o yolda ışık tutmamız oluyor.
Sordukları sorular, hep o anlama geliyor. “Hedef nedir?” diyorlar. Hekimlerden beklenen ise deryada bir deniz feneri gibi sapasağlam durmak ve bıkmadan her koşulda ışık saçmaya devam etmektir. Geriye hastaya, hekime ve ezcümle insanoğluna sabır dilemek kalıyor.
Bizi takip edin: