Kanser, Hayatın Sırrı ve Küçük Bir Gülümseme
Hani şu anda şişeden çıksa ve sorsa “Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi yazarı olmak isterim.” derdim. Başka türlü nasıl anlatılabilir ki bazı duygular. Nasıl anlatayım bilmem ki… 36 yaşında kanserden ölümü. En az on yıl süren danstan sonra yorgun düşüp, takatsiz yere yığılmayı. Bıçak yaralarından delik deşik olmayı. Ama hayata ve insana o derecede sahip çıkmayı. Ağlayanın yüreğine varmayı.
Volkan Taşkaya’yı nasıl anlatayım bilmem ki…
Ah Volkan’ım, ah benim güzel evladım… Yüreğim karanlıkta akan bir nehir gibi… Sessiz, yaşlı, derin ve düşünceli…
Grup terapilerini hatırlıyor musun? Hani hepimiz ağzının içine bakardık. Sen söylerdin, biz gülerdik. Nasıl da buluverirdin hayatın inceliğini de hayran bırakırdın bizleri…
Terapi salonlarında en arka sıralarda oturan, o annenin acı dolu yüreğini gözlerinden okurduk da görmezden gelemezdik. Babacığının o vakur duruşundaki ihtişam yok muydu, önünde derin bir saygıyla eğiliverirdik. Durmadan düşünürdük ve fakat devamlı gülerdik.
Sen bizim bir tanemizdin be çocuk. İsyan etmeden aldın kanseri ayaklarına ve dans ettin gerçek anlamda… Kanserle savaşanların inadına…
“Neden ben?” demedin. İsyan etmedin. Ne iyi ettin Volkan’ım… Sen o sınavda on numaraydın.
Bu kanser, ders dolu bir şey… Hayatın anlamını orada anında yakalarsınız. Ki sıradan geçen yıllar boyu, içinden çıkamazsınız.
Yaşamın anlamı sağlıktır mesela, geçirilmiş kaliteli zamanlardır, sabırdır, yerinde biattır, sevginin kıymetini anlamaktır. Yücelere saygı duymaktır. Sığınmaktır. Oralara ulaşan ruhlardan olmaktır. Geceleri yalnız kaldığında ağlamaktır. Bedensel acıların dindiği anların tadını çıkarmaktır… Buzdolabından bir küçük lokmanın muzip hırsızı, hatta öyle bir bebek gibi olmaktır. Zayıf, ele avuca sığmaz, korkulu ve fakat geleceğe umutla bakmaktır. Bilime en az dua kadar yakın olmaktır. İnanmaktır. Doktorların, hemşirelerin kıymetini anlamaktır. Senin için koşturan herkes için, mesela hastabakıcılarına karşı insan olmaktır. Sevgiden dolup taşmaktır. Bazen pişman olmaktır. Büyük olmaktır. Daha gencecik yaşta toz zerresi kadar küçük olmaktır. Hala her şeye rağmen geleceği olmaktır. Geride kalanların gökyüzündeki kuşlar, denizlerdeki balıklar kadar çok olduğunu ama aslında günün birinde onların da yok olduğunu anlamaktır.
Kaderin ne demek olduğunu tam yüreğinden kavramaktır. Zamanı geldiğinde de vedalaşmaktır. Daha koyverip gitmeden, vedanın hüznünü derinden yaşamaktır, ayrılık acısına ağlamaktır, kendi ölümüne tanık olmaktır. Korkusuzca korkmaktır.
Kısacası Volkan olmaktır.
Sana binlerce teşekkür ederim dostum. Bana tüm bunları düşündürdüğün için, tarifsiz duygular yaşattığın için… Koca hayatın nasıl da ufaldığını gösterdiğin için. Abartısız ve gülerek geçebileceğini en büyük hocalardan daha ustaca anlatabildiğin için…
Seni çok sevmiştim. Seviyorum ve seveceğim.
Yolun aydınlık ve açık olsun…
Bizi takip edin: