Migren bir kendini savunma mekanizması mıdır?
Migren ataklarının, yaşlanmaya ve hastalığa karşı artan duyarlılığa bağlı hücresel bir süreç olan oksidatif strese karşı beynin kendini koruyucu tepkisi olabileceği belirtiliyor.
Migren, birkaç saat ile birkaç gün arasında herhangi bir yerde sürebilen, üretkenliği ve yaşam kalitesini önemli ölçüde bozan şiddetli baş ağrısı ataklarıdır. Şu anda migrenin tedavisi ve nedenleri konusunda fikir birliği yoktur. Migren için en yaygın kullanılan tedaviler semptomlarını hedefleyen ve reçetesiz satılan ağrı kesicileri ve triptanları içerir.
Orono’daki Maine Üniversitesi’nden bir araştırmacı olan Dr. Jonathan M. Borkum yeni bir teori ortaya koyuyor. Migren ataklarının, beynin oksidatif strese karşı kendini savunma mekanizmasının bir parçası olabileceğini öne sürüyor.
Oksidatif Stres Nedir?
Oksidatif stres, biyolojik sistemimizin “reaktif oksijen türleri” olarak bilinen oksijen içeren reaktif moleküllerin etkisini artık etkili bir şekilde dengeleyemediğinde meydana gelir ve bu da biyolojik yaşlanma semptomlarına ve fonksiyonel düşüşe karşı artan bir duyarlılığa yol açar. Dr. Borkum, Headache dergisinde yayınlanan bir makalede migrene yeni yaklaşımını detaylandırıyor.
Migren bileşenlerinin koruyucu etkisi nedir?
Mevcut çalışmalar, migrenlilerin daha yüksek seviyelerde oksidatif stres sergilediğini ve migren için yaygın tetikleyicilerin (örneğin gürültü, uyku yoksunluğu, sigara kullanımı, hava kirliliği) bu dengesizliği daha da kötüleştirdiğini zaten göstermişti.
Dr. Borkum farklı migren bileşenlerini (örneğin serotonin salınımı ve kortekste ölçülebilir elektriksel aktivitenin olmaması ile karakterize edilen kortikal yayılan depresyonu) bu elementlerin her birinin aslında koruyucu bir tepki oluşturduğunu tartışıyor.
Araştırmacı, beyne yetersiz kan akışı olan beyin iskemisinin hem in vitro hem de in vivo çalışmalarından bahsederek, migren atağının tipik bileşenlerinin nöroprotektif bir işlevi olduğunu öne sürüyor.
Borkum’a göre bu koruyucu tepkiler, antioksidan enzimleri uyarır, oksidanların üretimini azaltır, nöral hücrelerin ölümünü önlemeye yardımcı olur ve beyindeki büyüme faktörlerini serbest bırakarak sinir dokusunun büyümesini uyarır.
Bir migren atağının bu bileşenleri arasında, onları entegre bir sisteme bağlayan geri bildirim döngüleri vardır. Bu nedenle, migren ataklarının sadece oksidatif stres tarafından tetiklenmediği, beyni aktif olarak koruduğu ve onardığı görülmektedir.
Derlemenin yazarı Dr. Borkum şöyle ekliyor, “Migreni bir hastalık olarak düşünmeye alışmış olmamıza rağmen, semptomlarının (ağrı, işitsel ve görsel uyaranlara aşırı duyarlılık ve mide bulantısı gibi) vücudun bir tehdide karşı savunma mekanizmasını harekete geçirmesinin basit işaretleri olduğunu söylüyor ve ekliyor: bu durumda tehdit oksidatif stres oluyor.”
Ne yapılmalı?
Buradaki teori bize migreni gerçekten çözmek için migren ataklarını tetikleyecek beyindeki biyolojik kırılganlığa yol açan durumları, bu durumda oksidatif stresi, daha iyi incelemek gerektiğine işaret ediyor.
Dr. Borkum ayrıca, teorisinin kanıtlanması durumunda, sadece baş ağrısı ataklarının semptomlarından ziyade oksidatif stresi hedef alan migren için daha etkili tedavilerin bulunabileceğini umduğunu ifade ediyor.
KAYNAK:
– Maria Cohut & Jasmin Collier. Are migraines a self-defense mechanism? MedicalNewsToday.
– Borkum, J. M. (2016). Migraine triggers and oxidative stress: a narrative review and synthesis. Headache: The Journal of Head and Face Pain, 56(1), 12-35.
Bizi takip edin: