Neşenin bir başka hali
Neşenin bir başka hali… Konuşkan, enerjik, kendine güvenli olmak… Sorunlara anında çözüm üretmek. Yaratıcı gücün tavan yaptığı hal… Parlak fikirler… Birden fazla konuyu aynı anda ve hızla düşünebilmek… Sosyal normların vız gelip tırıs gitmesi. Gözü pek olabilmek… Cesurca risklere girebilme sanatı! Olağandışı cinsel performans… Karizma… Çelişkileri gözlem yeteneği… Ah o espriler… Güldürmekten kırmak geçirmek… Bonkörlükte sınır tanımamak… Kullandıkları parfümden, giydikleri elbiseye, ayakkabıya dek modayı belirlemek… Ne de hoş bir halet-i ruhiye değil mi? Keşke öyle olabilsek dediğiniz bu duruma psikiyatride “hipomani” dendiğini bilir misiniz? Hani bir “tık” ötesi “mani”dir… Şu malum bipolar hastalığın ta kendisi. Hadi canım demeyin. Böyle de hastalık mı olurmuş falan diyesi gelir insanın. Hatta keşke ben de öyle olsaydım diye dua ettiğinizi duyar gibiyim. Öyle bir insanın kendini hasta olarak tanımlaması ne saçma! İşin felsefesini yapacak değilim. Çocukların şeker bile yiyemeden öldürüldüğü, daha nelerin olduğu, şu batasıca kahpe dünyada bu kadar neşeli olacak ne var ki demeyeceğim. Ne de olsa herkesin felsefesi kendine, sonra hangi felsefe her dem geçerli ki deyip, kahpeliğe otopsi yapıp ta kimsenin neşesini kaçırmayacağım. Sonra işin sosyolojisine de bakmayacağım. Sokak ortasında yalın ayak-çırılçıplak dolaşmanın, sosyal normlarla ilintisini de derinlemesine açmayacağım. Tüm o normlar bilmem hangi insan, ya da sınıfın hayatını kolaylaştırmak için vardır deyip geçeceğim. Deli damgası yemeye vesaire boş vereceğim. Neşeli, olanlara neşede daha da bolluk dileyeceğim… Psikolojik açıdan ele aldığımda; hiç bir şey sebepsiz ortaya çıkmaz, deyip, neşe hak edilmiş ya bir durum ya da belki de bir ruhsal savunmadır! Dersem kim ne diyebilir ki? O halde, ne zararı var ki, yahu buna da hastalık dersek geriye ne kalır ki? Öyle düşünüyorsunuz değil mi? Biyolojisi mi? Eksik bırakılır mı hiç? Ayıp olur ki bilim dünyası insanı yerden yere vurur. Az uyurmuş insan, az yermiş, beyin kimyası değişirmiş… Sinirlerin elektrik akımı artarmış-azalırmış. Daha neler-neler olurmuş. Beyin plastik bir organ diyeceğim. Yeni hale nasıl olsa ayak uyduracaktır. Gerçi ani bir değişimdir çoğu kez aşırı neşeli olmak ve insanı korkutur kimi zaman ama neden bir de hastalık yaftası vuralım da paniğe, yaşayanın hemen kabullenebileceği gerçek bir hastalığa yol açalım ki? Neden küstürelim ki şen ruhları… Yukarda ifade ettiğim o “tık” var ya… İşte o ana kadar hiç bir itirazımız yok bu argümanlara. Ama o “tık” var ya, o “bir tık” aşırılık… Çağrışımlarınızın koptuğu, “ben neymişim abi” deyip te “kaşının üstünde gözün var” diyene yumruk çaktığınız an… Gerisini sağduyunuza bırakmak isterim o zaman…
Bizi takip edin: