Tedaviye dirençte psikodinamik faktörler
Tıbbi tedavilerde iş birliği içinde olamama ve tedaviye direnç sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Gelişmiş ülkelerde kronik hastalıklar için yazılan reçetelerin yaklaşık %50’si doğru alınmamakta ve hastaların %40’a varan kısmı tedavi rejimlerine uymamaktadır. Psikiyatri hastaları arasında ilaç ve diğer tedavilere uyumsuzluk %25 ile %75 arasında değişmektedir.
Psikiyatride ilaç tedavisi yanında psikoterapistlerle iş birliği içerisinde ilerlemek oldukça yaygın bir yöntemdir. Bu tedavileri birleştirmenin ana nedeni, şiddetli psikiyatrik semptomları olan hastaların farmakoterapi ile büyük ölçüde rahatlayana kadar iç görü gerektiren terapiden faydalanamamalarıdır. Bunun yanında, birleşik farmakoterapi/psikoterapinin etkinliği 2 ayrı tedavinin toplamından daha büyük bir terapötik ittifak ile sonuçlanabilmektedir. Bu yöntemde, klinisyenler yalnızca bir ilacın değerini, hedef semptomlarını ve onu almanın gerekçesini açıklamakla kalmayacak, aynı zamanda ilacın tıbbi ve biyolojik önemi ile psikolojik önemini de tartışabileceklerdir.
Başarılı bir tedavi için terapötik iş birliği oluşturmak oldukça önemlidir, ancak bu iş birlik hem hastanın hem de klinisyenin ihtiyaç ve beklentileri tarafından bozulabilmektedir. Bunlar arasında hasta direnci tedavinin gidişatını etkileyen önemli faktörlerdendir.
Tedavide direnç nedir?
1920’de Freud, hastanın tedaviye direncindeki psikodinamik faktörleri kavramsallaştırmış ve bazı hastaların bilinçsizce semptomlarından vazgeçmeye isteksiz olduğunu veya aktarım nedenleriyle doktora direnmeye yönlendirildiğini teorileştirmiştir. Bu kavram, bazen, hastanın farmakoterapiye olan direncinin altında yatan sebep olabilmektedir.
Özellikle, semptomlar önemli bir savunma mekanizması oluşturduğunda ve hastalar sorunlarıyla daha etkili başa çıkma yolları geliştiremediğinde ilaç etkilerine direnç geliştirebilirler. Örneğin; ilacın türü, dozu, dozun zamanlaması ve başlama tarihi konusunda doktorun değil kendi isteklerine göre hareket edebilirler. Bu davranışların altında yatan bir diğer sebep, hastaların olumsuz çocukluk deneyimleri sonucunda herhangi birine güvenmelerini zorlaştıran bağlanma güçlükleridir. Böyle durumlarda deneyimli klinisyenler hastalarının güven, kontrol ve güç problemlerinin varlığını tanır. Otoriter ve soğuk tavır yerine sıcak ve işbirlikçi davranış sergiler.
Sonuç olarak
Psikodinamik psikoterapi sağlamayan klinisyenler bile tedaviyi iyileştirmek için psikodinamik faktörlerin farkındalığını kullanabilmektedir. Hastaların çocukluk döneminde bağlanma ile ilgili deneyimleri ve zorlukları, farmakoterapinin bir parçası olarak tanınmalı ve ele alınmalıdır. Böylece, psikoterapistlerle iş birliği içinde giden farmakoterapi kimi hastalar için daha hızlı ve kalıcı etki oluşturabilmektedir.
KAYNAK:
– Madakasira, S. (2022). Psychodynamic factors in psychotropic prescribing. Current Psychiatry, 21(5). DOI: 10.12788/cp.0245
Bizi takip edin: