Travma sonrası stres bozukluğunun biyolojik kökenleri
Kişinin travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) geliştirmeye yatkınlığını anlamak önemlidir. Örneğin, TSSB riski altında olan biri, yüksek stres ve potansiyel travma olasılığı daha yüksek olan işlerden uzak durabilir veya potansiyel olarak tetikleyici bir olay yaşar yaşamaz tedavi arayabilir.
Amerikan Ulusal Sağlık Birliği, Duke ve Tufts Üniversiteleri bünyesinde bulunan bir araştırma ekibi, insanların kendilerini TSSB’ye daha duyarlı hale getiren önceden var olan beyin aktivasyon modellerine sahip olup olmadığını veya bu aktivasyon modelini TSSB’ye sahip oldukları için alıp almadıklarını bulmaya çalıştılar. Çalışma sonunda travma sonrası stres bozukluğuna karşı savunmasızlığı gösteren biyolojik işaretler buldular. Araştırmanın sonuçları Journal of Psychiatry Research adlı dergide yayınlandı.
Katılımcıların hipervijilans durumları incelendi
TSSB’yi tanımlayan bir dizi semptom vardır. Bunlar içerisinde hipervijilans, potansiyel tehditler için çevrenin her zaman izlenmesi gerektiğini hissetme durumudur. Bu durumda birey aşırı düzeyde uyarılmış, huzursuz ve gergin bir tutum içerisindedir. Üniversite çapında yapılan araştırmada kadınlar üzerinde TSSB çalışan araştırmacı bireylerin hipervijilans durumlarını inceledi.
Önceki araştırmalar, hipervijilansın, TSSB’si olan kişilerin belirsiz veya açıkça tehdit edici olmayan sinyallere korkuyla yanıt vermesine yol açabileceğini bulmuştu- örneğin, bir havai fişek sesi duymak, TSSB’li bireylerde silah sesi korkusunu tetikleyebiliyordu.
Travma Sonrası Stres Bozukluğunun genetik temelleri
Tufts araştırmacıları tarafından yönetilen ekip, beyin aktivasyonunun fMRI çalışmalarını kullanarak erkek tek yumurta ikizleri üzerinde çalıştı. Araştırmacılar, aynı genleri paylaşan tek yumurta ikizlerini inceleyerek, hangi özelliklerin ailesel olduğunu ve hangilerinin olmadığını gösterebildiler.
12 tek yumurta ikizinden oluşan bir sette, ikizlerden biri travma geçirmiş ve TSSB geliştirmiş, diğeri ise travmaya maruz kalmamıştı. Kontrol grubu olarak 15 tek yumurta ikizinden oluşan bir set kullanıldı.
Beyin taramalarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu
TSSB’si olan kişilerin travmayla ilgili görüntülere tepkileri incelenirken, daha önce hiç kimse beyin aktivasyon taramaları yapıp belirsiz görüntülere tepkilerini incelememişti. Araştırma ekibi iki beyin mekanizmasına odaklandı.
Birincisi, beynin korkuyla ilgili uyaranları işlemekle görevli bir parçası olan ve savaş, kaç veya donma tepkisiyle sonuçlanan amigdalanın aktivasyonuydu. İkinci mekanizma, aslında tehdit edici olmayan şeylere amigdalanın tepkisini engellemekle görevli prefrontal korteksin bir parçası olan medial frontal girusun aktivasyonuydu.
Beklenin aksi yönde sonuçlar
Araştırmacılar, TSSB’si olan erkeklerin, şaşıran yüzleri incelerken amigdalalarında daha fazla aktivasyon göstermelerini beklerken, katılımcıların nötr yüz ifadelerine aynı tepkiyi vermesini beklemiyorlardı. Anlamlı bir şekilde, aynı şey, katılımcıların TSSB’si olmayan travmaya maruz kalmamış ikizleri için de geçerliydi. Öte yandan, travma yaşamış ancak TSSB teşhisi konmamış grup, şaşırmış veya nötr yüzlere aynı yüksek amigdala tepkisini göstermedi.
TSSB riskini gösteren işaretler
Araştırmacılardan Hinojosa, bu bulguların, travma yaşamadan önce daha fazla amigdala aktivasyonuna sahip olan bireylerin TSSB geliştirmeye karşı daha savunmasız olabileceği anlamına gelebileceğini belirtiyor.
Hinojosa: “Bu bulgular aynı zamanda, eğer bir kişi yüksek amigdala aktivasyonu yoluyla TSSB geliştirmeye karşı önceden var olan bir savunmasızlık gösteriyorsa ve travmatik bir olay yaşıyorsa, ‘TSSB semptomlarının gelişimini umutla önlemek için bu travmayı yaşar yaşamaz onlara potansiyel olarak tedaviler sağlayabiliriz’ anlamına gelebilir. ”
Beynin ön bölgesindeki durum
Çalışmadan çıkarılan diğer bir sonuç, aşırı korku tepkisini bastıran medial frontal girustaki azalmış reaktivitenin yalnızca TSSB’si olan grupta meydana geldiğidir. Hinojosa, prefrontal korteksteki alçaltılmış yanıtın “PTSD’nin kazanılmış bir özelliği olması” olarak yorumluyor.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, kronik stresin veya travmatik olayların beyinde nörotoksik etki yarattığı düşündürmektedir. Dolayısıyla, Hinojosa, çalışmadaki bireylerin yaşadığı stres ve travmanın “beyinlerindeki bu bölgeye zarar verebileceğin ve bu sebeple de medial prefrontal alandaki aktivitenin azalmış olabileceğini söylüyor.
Sonuç
Araştırmacılar, sonraki adımlar için çalışmanın daha büyük örneklem boyutlarıyla çoğaltılması ve mevcut çalışmada yalnızca erkeklerden oluşan deneklerin ötesine genişletilmesi gerektiğini söylüyor.
KAYNAKÇA:
– Hinojosa, C. A., VanElzakker, M. B., Hughes, K. C., Offringa, R., Sangermano, L. M., Spaulding, I. G., … & Shin, L. M. (2022). Exaggerated amygdala activation to ambiguous facial expressions is a familial vulnerability factor for posttraumatic stress disorder. Journal of Psychiatric Research, 156, 451-459.
– Neuroscience News. (2.02.2023). Shining a Light on the Biological Origins of PTSD.
Bizi takip edin: