Yeme bozuklukları ve intiharın önlenmesinde iç algının kritik rolü
ABD’de 5 kadından 1’i ve 7 erkekten 1’i 40 yaşına gelindiğinde yeme bozukluğu geliştirecek ve yeme bozukluğu olan 2 kişiden 1’i yaşamına son vermeyi düşünür hale gelecektir.
Anoreksiya nervoza ya da bulimiya nervoza tanısı almış yaklaşık 4 kişiden 1’i kendini öldürmeye çalışacaktır. Anoreksiya nervozası olanların intihar nedeniyle ölüm riski, bu bozukluğu olmayan akranlarına göre 31 kat daha fazladır.
Çalışmalara bakıldığında intihar amaçlı olmayan kendine zarar verme, intihar düşüncesi, intihar girişimleri ve intihar ölümleri gibi durumların, herhangi bir yeme bozukluğu olanlarda olmayanlara göre daha yaygın olduğu görülmektedir. Bu durumun sebebi sıkça sorulsa da soruya ilişkin henüz net bir yanıt bulunamamaktadır. Ancak vücudun iç durumunun algılanmasına dair yapılan yeni çalışmalar, tedavi için bazı umut verici olanaklara işaret etmektedir.
Yeme bozuklukları ve iç algı
Çoğu insan hoşlanmadığı şeylerden kaçınma, onları küçümseme ya da eleştirme eğiliminde olmaktadır. Bu durum, onların kendilerini bu nefret edilen özelliklerinden ayırmalarına ve bağlantılarını kesmelerine olanak tanımaktadır. Fakat vücudunuz hakkında olumsuz düşündüğünüz ve bundan kaçınmaya çalıştığınız zaman, onunla bağlantınızı kesersiniz ve vücudunuzun içinde neler olup bittiğini anlama yeteneğinizi de kaybetmiş olursunuz. Onu bedeniniz olarak değil de bir nesne gibi görmeye başlarsınız. Vücudunuzdaki içsel sinyalleri tanıma, değerlendirme ve bunlara yanıt verme yeteneğinin bir adı vardır: sıklıkla altıncı his olarak da bilinen iç algı.
İnterosepsiyon ve sağlık
Son yıllardaki çalışmalar, iç algınız ne kadar kötüyse, bedeninizden o kadar kopuk olduğunuzu ve bedeninizde olup bitenlerin de o kadar az farkında olduğunuzu ortaya çıkarmıştır. Vücudunuzla bağlantınız ne kadar kesilirse ister yeme bozukluğu ister intihar davranışı yoluyla olsun, kendinize zarar verme eğiliminiz o kadar kolay olur. İç algı, vücudunuzu anlamak ve ona bakmak için oldukça önemlidir. Örneğin kendinizi doğru besleyebilmeniz için açlığı ve tokluğu net bir biçimde algılayabilmeniz gerekiyor. Acıyı algılayamazsanız, sonunda kendinize zarar verebilirsiniz. Farklı durumlara uyum sağlayacak şekilde yanıt verebilmek için hissettiğiniz duyguları anlamanız gerekecektir.
Araştırmalar, iç algının zihinsel ve fiziksel sağlıkla bütünleşik bir şekilde ilişkili olduğunu ve bozulmuş iç algılamanın çeşitli zihinsel bozukluklar için önemli bir risk faktörü oluşturduğunu göstermektedir. Mesela ne zaman aç veya tok olduğunuzu hissedemiyorsanız, bu durum kısıtlayıcı ya da aşırı yemek yemeye yol açabilir. Tersine, eğer kalp atış hızınız ve nefesiniz gibi içsel duyumlarınızın aşırı farkındaysanız, bu da panik bozukluğu belirtilerine yol açabilir.
Bedeninizle bağınızı kaybettikçe nefret etmeye başladığınız bir nesne olan bedeninize zarar vermek çok daha kolay hale gelir. İntihara teşebbüs eden bireylerin, etmeyenlere göre daha kötü iç algıya sahip olduğunu ve birden çok kez intihara teşebbüs eden kişilerin, yalnızca bir kez intihara teşebbüs edenlere göre daha kötü iç algılamaya sahip olduğu çalışmalarda desteklenmiştir. Daha yakın zamanda ve ölümcül intihar girişiminde bulunan kişiler, daha uzak ya da daha az ölümcül girişimde bulunanlara göre daha kötü iç algılamaya sahip olduğu belirtilmektedir. İnteroseptondaki bozulma, umutsuzluk, cinsiyet ve travma sonrası stres gibi diğer risk faktörlerine göre intihar düşüncesi ve intihar girişimleri ile de ilişkilendirilmektedir.
KAYNAKÇA:
– Smith, A. (2024). Eating disorders are the most lethal mental health conditions–reconnecting with internal body sensations can help reduce self-harm. The Conversation (US Edition), NA-NA.
– PysPost (16.5.2024). The critical role of interoception in eating disorders and suicide preevention.
Bizi takip edin: