Farklı kültürlerde iş stresi ve depresyon ilişkisi
100 dünya ülkesinden iş stresi ve depresyon arasındaki ilişki üzerine yapılan bir araştırma, bu ilişkinin ulusal kültürün belirli özelliklerine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlantı, belirgin güç mesafesi ve bireyciliğin olduğu kültürlerde daha güçlüyken, belirgin maskülenitenin, belirsizlikten kaçınmanın ve uzun vadeli oryantasyonun olduğu kültürlerde daha zayıf olduğunu göstermektedir. Çalışma, Cross-Cultural Researsch’de yayınlandı.
İş stresi, sosyal ve ekonomik sıkıntıların küresel olarak yaygın bir nedenidir. Depresyona yol açabilir, bu da intihara yol açabilir. Yalnızca ABD’de, iş stresinin kazalar, işe devamsızlık, azalan üretkenlik, tıbbi harcamalar ve işten ayrılan çalışanlar nedeniyle yılda birkaç yüz milyar dolara mal olduğu tahmin edilmektedir.
Bununla birlikte, önceki çalışmalar, iş stresi ve depresyon arasındaki bağlantının, iş olaylarının psikolojik bakımdan iş stresi olarak değerlendirilmesine ve kişinin bu tür olaylarla başa çıkma potansiyelini kendi değerlendirmesine bağlı olduğunu göstermektedir. Bu değerlendirmelerin her ikisinin de kültürel faktörlerden etkilendiği bilinmektedir. Araştırma ayrıca, ulusal kültürün anksiyete gibi depresyonla bağlantılı diğer faktörleri tahmin edebildiğini göstermektedir.
Araştırmacılar, kültürler arasındaki farklılıkları sistematize etmek için, kültürel farklılıkların bir dizi boyutunu öneren Geert Hofstede’nin “kültürel farklılıklar teorisi”ne güvendiler. Bu teoriye göre “güç mesafesi” kavramı, sosyal hiyerarşinin en altındaki insanlar için hangi güç eşitsizliği düzeylerinin kabul edilebilir olduğunu belirler. “Bireycilik-toplulukçuluk” kavramları, bir kişinin kendi istek ve arzularına daha geniş bir sosyal grubunkilere göre öncelik vermesinin beklendiği kültürleri, bir kişinin grup önceliklerini kendisininkinden önce getirmesinin beklendiği kültürlerden ayırmaktadır.
Öte yandan, toplulukçu kültürler, oldukça bireyci kültürlerde bulunmayan stres, depresyon ve intiharı tamponlayabilen güçlü grup bağlantılarına sahiptir. “Maskülenite-feminenite” kavramları, olayların cinsiyete göre ne kadar bölündüğüne atıfta bulunurken, “belirsizlikten kaçınma” kavramı ise, kültürlerin hoşgörülü olduğu veya olağan normlara uymayan başkalarının davranışları tarafından tehdit edildiğini hissettiği düzeyi yansıtmaktadır.
Son bir kavram olarak, “uzun ve kısa vadeli oryantasyon”, azim ve tutumluluğa, sosyal ilişkilerin kişinin sosyal statüsüne ve utanma duygusuna göre düzenlenmesine değer veren kültürleri, karşılıklı taahhütlere dayalı sosyal ilişkilere, geleneğe ve saygıya, kişisel güvenilirliğin ve istikrarın korunmasına değer veren kültürlerden ayırmaktadır. Çalışma yazarları, tüm bu boyutların iş stresi ve depresyon arasındaki ilişkiyi her birinin kendi yönüyle etkilediğini varsaymaktadır.
Bu hipotezleri test etmek için çalışma yazarları, 1999 ile 2020 yılları arasında 100 ülkede yürütülen ruh sağlığı sorunlarıyla ilgili 5918 klinik araştırmanın verilerini analiz ettiler. Bu incelemeler, bir kişinin depresyon geçirip geçirmediği ve iş stresi yaşayıp yaşamadığına dair verileri içermekteydi. Her iki değişken de “Evet-Hayır” şeklinde kodlanmaktaydı. Araştırmacılar, araştırmanın yürütüldüğü ülkeyi temel alarak bu verilere kültürel boyutlarda değerler eklemekteydiler.
Sonuçlar, iş stresinin depresyona yol açma ihtimalinin, iş stresinin depresyona yol açmama ihtimalinden 11 kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Güç mesafesinin kültürel boyutu bu oranları 11’den 38’e çıkarırken, bireycilik oranları 11’den 148’e çıkarmaktadır. Maskülenite ise, iş stresinin depresyonla ilişkilendirilme ihtimalini önemli ölçüde değiştirmemektedir.
Uzun vadeli oryantasyon, 11’den 4.7’ye düşürmekte iken belirsizlikten kaçınma ise iş stresi ve depresyon arasındaki bağlantıyı tamamen ortadan kaldırmaktadır. Araştırmacılar bu durumu, belirsizlikten kaçınmanın yaşam doyumunu, genel yaşam mutluluğunu ve öznel iyi oluşu azalttığını belirterek açıklamaktadırlar. Dolayısıyla mental sağlığı doğrudan olumsuz etkileyerek iş stresi ve depresyon arasındaki bağı da örtebilmektedir.
Bu değerlerin, bu ülkelerde depresyonun yaygınlığını göstermediği, yalnızca iş stresi ile depresyon arasındaki ilişkinin ne kadar güçlü olduğunu, yani iş stresi yaşayan insanların da depresyon yaşayacağından ne kadar emin olabileceğimizi gösterdiğine dikkat edilmesi gerekmektedir.
Çalışma, kültürel faktörlerin depresyon ve iş stresi arasındaki ilişkiyi nasıl etkilediğine dair önemli bilgiler sunmaktadır. Bununla birlikte, kullanılan klinik araştırma örnekleminin %40’ının ABD’den geldiğini ve bunun da mental sağlığı ile ilgili klinik araştırmalara şu veya bu şekilde dâhil olan kişilerden oluştuğunu belirtmek gerekmektedir.
Dünya ülkelerinin genel popülasyonlarını daha iyi temsil eden örneklerden elde edilecek sonuçlar aynı sonuçları vermeyebilir. Ek olarak, çalışma tasarımı herhangi bir neden-sonuç çıkarımına izin vermemektedir.
KAYNAKÇA:
– Malik, T. H., & Huo, C. (2022). National Cultural Moderates the Link Between Work Stress and Depression: An Analysis of Clinical Trial Projects Across Countries. Cross-Cultural Research, 0(0).
Bizi takip edin: