Dinlemenin ve okumanın beynimizdeki farklı yolları

Günlük hayatımızda bilgiye ulaşmak için sayısız yol kullanıyoruz. Bir podcast dinlerken, bir kitap okurken ya da bir makaleyi sesli dinlerken beynimiz aslında aynı amaca hizmet ediyor: bilgiyi işlemek ve anlamlandırmak. Ancak bilim insanları, bu iki basit eylemin beynimizde sandığımızdan çok daha farklı süreçleri tetiklediğini keşfetmişlerdir.
Okumak ve dinlemek birbirinin yerine tamamen geçebilecek aktiviteler değildir. Peki, beynimiz neden okurken başka, dinlerken başka çalışıyor ve bu durum öğrenme süreçlerimizi nasıl etkiliyor?
Beynin okuma ve dinleme mekanizması
Okuma ve dinleme eylemlerinin her ikisi de dilin anlaşılmasına yönelik olsa da, beyin için tamamen farklı “giriş kapıları” kullanmaktadırlar.
Okuma eylemi, temel olarak görsel bir işlemdir. Gözlerimiz, harflerin ve kelimelerin şekillerini algılar, ardından beyin bu görsel bilgileri seslerle eşleştirir ve anlamlı kelimelere dönüştürür. Bu süreçte beynimiz, noktalama işaretleri, paragraf düzeni ve boşluklar gibi görsel ipuçlarından yararlanır. Bu ipuçları, okuyucunun kendi hızını belirlemesine ve metni daha iyi yapılandırmasına olanak tanır. Zor bir cümleyle karşılaştığımızda geri dönüp tekrar okuyabilir, anlamadığımız bir kelimeyi yavaşça heceleyebiliriz. Bu, okumanın en büyük avantajlarından biridir: öğrenme sürecinin kontrolünü okuyucunun eline verir.
Dinleme ise, beynin ses dalgalarını anlama dönüştürmesini gerektiren bir işitsel süreçtir. Konuşmacının ses tonu, vurgusu ve konuşma hızı gibi unsurlar, kelimelerin anlamını etkileyebilir. Beyin, dinleme sırasında sürekli akan bir ses akışından kelime sınırlarını belirlemeli ve hafızasında tutmalıdır. Yapılan araştırmalarda da belirtildiği gibi, dinleme özellikle karmaşık veya aşina olunmayan bir konu için okumaya kıyasla daha zorlayıcı olabilir. Çünkü dinlerken konuşmacının hızına uyum sağlamak zorundayızdır ve okumadaki gibi kolayca geri dönüp tekrar dinleme lüksümüz yoktur.
Okumak mı, dinlemek mi daha verimli?
Bu soruya verilebilecek tek bir doğru cevap yoktur; çünkü her iki yöntem de farklı amaçlar için daha verimli olabilir.
Genel olarak, bilimsel makaleler, ders kitapları veya karmaşık felsefi metinler gibi zorlayıcı içerikler söz konusu olduğunda okumak, dinlemekten daha avantajlıdır. Bunun nedeni, okuyucunun kendi hızını belirleyebilmesi, önemli bölümlerin altını çizebilmesi ve anlamadığı kısımları defalarca inceleyebilmesidir. Bu durum, beynin bilgiyi daha derinlemesine işlemesine ve kalıcı hafızaya yerleştirmesine yardımcı olur.
Öte yandan, hikâye anlatımı veya kurgusal metinler gibi eğlence amaçlı içerikler söz konusu olduğunda dinlemek, okumak kadar etkili olabilir. Araştırmalar, kurgusal hikayelerin, beynin sosyal anlama ve empati kurma ile ilgili ağlarını harekete geçirdiğini göstermektedir. Bu tür metinleri dinlemek, beynin sosyal yönünü daha fazla meşgul ederek daha zengin bir deneyim sunabilir.
Odaklanma ve çoklu görev etkisi
Okuma ve dinleme arasındaki en önemli farklardan biri de dikkat ve odaklanma meselesidir. Dinleme eylemi, çoklu görev yapmaya daha yatkın bir aktivitedir. Bir podcast dinlerken aynı anda yemek yapabilir, araba kullanabilir veya spor yapabiliriz. Ancak bu durum, dinlediğimiz içeriğin tam olarak anlaşılmasını engelleyebilir. Yapılan bir araştırmada, ders materyalini okuyan öğrencilerin, dinleyenlere göre sınavlarda daha başarılı olduğunu göstermiştir. Bunun temel nedeni, dinleyen öğrencilerin dikkatlerinin dağılması ve çoklu görev yapma eğilimi göstermeleridir. Okuma ise doğası gereği daha fazla odaklanmayı gerektirir ve bu da daha yüksek bir kavrama oranına yol açar.
Her ikisi de beyin gelişimi için önemli
Sonuç olarak, okumak ve dinlemek arasındaki temel fark, birinin görsel, diğerinin ise işitsel bir süreç olmasıdır. Her iki aktivite de beynin farklı bölgelerini ve ağlarını çalıştırır, ancak farklı öğrenme ve anlama stratejileri sunar. Modern bilim, bu iki aktivitenin birbiriyle rekabet halinde olmadığını, aksine birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğunu ortaya koymaktadır.
Bir konu hakkında derinlemesine bilgi edinmek istediğimizde veya karmaşık bir materyali anlamamız gerektiğinde okumak en iyi yöntem olabilir. Öte yandan, rahatlamak, yeni fikirler edinmek veya bir hikayenin akışına kendimizi bırakmak istediğimizde dinlemek harika bir seçenektir. Önemli olan, hangi aktiviteyi ne zaman kullanacağımızı bilmek ve beynimize en uygun öğrenme yolunu sunmaktır. Her ikisini de hayatımızın bir parçası haline getirerek beynimizin esnekliğini ve bilişsel kapasitesini en üst düzeye çıkarabiliriz.
KAYNAKÇA:
– Daniel, D. B., & Woody, W. D. (2010). They Hear, but Do Not Listen: Retention for Podcasted Material in a Classroom Context. Teaching of Psychology, 37(3), 199-203.
– Perrachione, T. K., Del Tufo, S. N., & Gabrieli, J. D. (2011). Human voice recognition depends on language ability. Science, 333(6042), 595-595.
– Berl, M. M., Duke, E. S., Mayo, J., Rosenberger, L. R., Moore, E. N., VanMeter, J., … & Gaillard, W. D. (2010). Functional anatomy of listening and reading comprehension during development. Brain and language, 114(2), 115-125.
Bizi takip edin: