Siber zorbalık ve gençlik travmaları

Yapılan bilimsel bir çalışma, yalnızca doğrudan tehditlerin değil dolaylı ve daha “masum” görünen dijital davranışların da gençlerde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomlarına yol açabileceğini ortaya çıkardı.
Günümüz gençliği artık yalnızca okul koridorlarında değil, parmak uçlarıyla ulaşabildikleri dijital mecralarda da tehdit altında. Florida Atlantic Üniversitesi ile Wisconsin-Eau Claire Üniversitesi’nin ortak yürüttüğü dikkat çekici bir çalışma, siber zorbalığın travmatik etkilerini gözler önüne seriyor. Ancak bu çalışmayı özel kılan, yalnızca doğrudan tehditlerin değil, dolaylı ve daha “masum” görünen dijital davranışların da gençlerde travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomlarına yol açabileceğini ortaya koyması.
Araştırmaya katılan 2.697 ABD’li ergenin %87’si, çevrimiçi ortamda en az bir tür mağduriyet yaşadığını belirtiyor. Dışlanmak, sahte hesaplarla taklit edilmek, söylentilere hedef olmak ya da grup mesajlarından bilinçli biçimde hariç tutulmak gibi eylemler, çoğu zaman “önemsiz” görülse de, bu gençlerin ruhsal dünyasında açık tehditler kadar derin izler bırakabiliyor.
Travma, yalnızca fiziksel tehditten doğmaz
Siber zorbalığın biçimi ne olursa olsun —ister görünür saldırganlık, ister dolaylı dışlama— etkisi ciddi. Araştırmanın başyazarı Prof. Dr. Sameer Hinduja’nın sözleriyle: “Bir grup sohbetinden dışlanmak ile doğrudan tehdit almak arasındaki fark, travmatik etkiler açısından şaşırtıcı biçimde az.” Yani mağduriyetin biçimi değil, sıklığı ve süresi belirleyici oluyor.
Kızlar ve daha genç yaştaki ergenler, istatistiksel olarak daha yüksek düzeyde TSSB belirtileri gösterse de, araştırmacılar asıl belirleyici unsurun bu değil, bireyin maruz kaldığı toplam siber zorbalık miktarı olduğunu vurguluyor. Nitekim, araştırmaya göre, yaşanan tüm travmatik semptomların %32’si yalnızca bu dijital mağduriyetle açıklanabiliyor.
Görünmeyen yaraların sessizliği
Toplum olarak çoğu zaman yalnızca “gürültülü” travmalara kulak veriyoruz: fiziksel şiddet, aleni tehditler, dramatik ihlaller. Oysa bu çalışma, psikolojik hasarın kimi zaman en sessiz biçimlerde geldiğini gösteriyor. Dijital dışlanma, sosyal medyada yayılan dedikodular, pasif-agresif gönderiler… Bunların tümü, bir gencin güvenlik ve aidiyet duygusunu derinden sarsabiliyor.
Bu durumun yalnızca bireysel bir psikopatoloji olarak değil, aynı zamanda bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınması gerektiği açık. Dijital etkileşimin giderek yaygınlaştığı, okul sonrası sosyalleşmenin bile ekranlar aracılığıyla gerçekleştiği bir çağda, bu riskler artık göz ardı edilemez.
Nasıl bir müdahale?
Travmanın tek başına teknik olarak tanımlanması, müdahaleyi garanti etmiyor. Hinduja’nın önerdiği gibi, travma odaklı, duygusal güvenliğe öncelik veren yaklaşımlar benimsenmeli. Bu, yalnızca psikologlara düşen bir görev değil; öğretmenler, okul yöneticileri, ebeveynler ve gençlerle çalışan tüm profesyonellerin farkındalık ve müdahale kapasitesinin artırılması gerekiyor.
Bu bağlamda “önemli olan görünür olan değil, etkili olan” ilkesini benimsemek şart. Görünmez travmalar, görünür sonuçlar doğurabiliyor. Ve bu sonuçlar bazen sessiz bir çekilme, bazen başarının düşüşü, bazen de tedavi gerektiren ruhsal bozukluklar olarak karşımıza çıkıyor.
Sonuç
Dijital çağın çocukları, bedenleri sınıf sıralarında otururken, zihinleri çoğu zaman ekranın ötesindeki dünyalarda geziniyor. Orada yaşananlar, bu dünyadaki mutluluklarını, özgüvenlerini ve dayanıklılıklarını şekillendiriyor. Siber zorbalığın yalnızca “ağır vakalarla” sınırlı olmadığını ve “ince ama ısrarlı” tehditlerin de aynı ölçüde zarar verebileceğini anlamak, bu gençlerin ruh sağlığına yapılacak en büyük katkılardan biri olabilir.
KAYNAKÇA:
– Hinduja, S., Patchin, J.W. Cyberbullying through the lens of trauma: an empirical examination of US youth. BMC Public Health 25, 1709 (2025).
– Neuroscience News (19.05.2025). Cyberbullying Linked to PTSD Symptoms in Teens.
Bizi takip edin: