Sınırdurumlarda teknolojik yöntemler

Kişilik bozuklukları (KB), bireylerin duygusal, davranışsal ve sosyal yaşamını derinden etkileyen karmaşık psikiyatrik rahatsızlıklardır.
Borderline Kişilik Bozukluğu (BKB), bu bozuklukların öne çıkan bir örneğidir ve yoğun duygusal dalgalanmalar, dürtüsellik ve ilişkilerde istikrarsızlıkla karakterizedir. Bu gibi bozuklukları anlamak ve tedavi etmek, bilim ve teknolojinin birleştiği noktada mümkün hale gelmektedir. Bu bağlamda elektrofizyolojik teknolojiler ve gelişmiş nörogörüntüleme yöntemleri, klinik psikiyatride devrim yaratacak özellikler sunmaktadır.
Elektrofizyolojik yöntemler: Beynin elektriksel haritası
Beynin elektriksel aktivitelerini kaydetmek ve analiz etmek için kullanılan Kantitatif Elektroensefalografi (qEEG), psikiyatrik rahatsızlıkları anlamada çok önemli bir rol oynamaktadır. Geleneksel EEG, beyin dalgalarını kaydederken, qEEG bu dalgaları sayısal verilere dökerek beynin çalışma modelini detaylı bir şekilde ortaya koymaktadır. Örneğin, BKB’’li bireylerde temporal lobda (beynin hafıza ve duygu işleminden sorumlu bölgesi) epileptiform aktiviteler ve yavaş dalga anormallikleri saptanabilmektedir. Bu bulgular, rahatsızlığın biyolojik temelini anlamamızı sağlamaktadır [1].
Ayrıca, uyarılmış potansiyel (Evoked Potentials, bir uyaranın beyin aktivitesi üzerindeki etkisini ölçen bir yöntemdir) çalışmaları, BKB’’de dikkat ve bilgi işleme bozukluklarını ortaya koymaktadır. Bu gibi yöntemler, rahatsızlığın sadece psikolojik değil, aynı zamanda biyolojik bir temelinin olduğunu da desteklemektedir [2].
Nörogörüntüleme: Beynin anatomik ve fonksiyonel haritaları
Son yıllarda, manyetik rezonans görüntüleme (MRI) ve fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) gibi teknolojiler de öne çıkmaktadır. Araştırmalar, BKB’li bireylerin amigdala (çoğunlukla korku ve öfke gibi yoğun duyguları işleyen beyin bölgesi) ve hipokampus (hafıza oluşturma ve travmayı işlemeye dâhil olan bölge) hacimlerinin %15-20 oranında daha küçük olduğunu göstermektedir. Bu anatomik farklılıklar, travma gibi çevresel etkilerle ilişkili olabilmektedir [3].
Fonksiyonel görüntülemeler ise, BKB’de düşünce ve duygu kontrolünden sorumlu olan prefrontal korteksin (karar verme ve davranışları düzenleyen beyin bölgesi) yeterince aktif olmadığını, aksine limbik sistemin (duygusal tepkilerden sorumlu beyin bölgesi) aşırı aktif olduğunu ortaya koymuştur. Bu dengesizlik, bireylerin yoğun duygusal tepkiler vermesine neden olabilmektedir [4].
Klinik psikiyatride yeni ufuklar
Elektrofizyolojik teknolojiler ve nörogörüntüleme yöntemleri, sadece rahatsızlıkları anlamada değil, aynı zamanda tedavi yöntemlerini geliştirmede de kilit rol oynamaktadır. Derin ve Klasik Transkraniyal Manyetik Stimülasyon (dTMS, rTMS) gibi girişimler, beyindeki elektriksel aktiviteyi şekillendirerek (yeniden düzenleyerek) semptomları hafifletmek için kullanılmaktadır [5].
Örneğin, bir hastanın EEG kayıtları incelenerek düşük aktivite gösteren beyin alanları belirlenebilir ve TMS aracılığıyla bu bölgelerin aktivitesi artırılabilir. Bu, hem bireylerin hayat kalitesini artırabilir hem de tedavi süreçlerini daha etkili hale getirebilir [6].
Toplumsal çıkarımlar
Bu teknolojiler, sadece uzmanların değil, genel toplumun da dikkatini çekmektedir. Psikiyatrik bozuklukları anlamak ve bu rahatsızlıkları yaşayan bireylere yardımcı olmak için bilimin sunduğu bu imkânları daha fazla kullanmak gerekmektedir. Şüphesiz kişilik bozukluklarının biyolojik temellerine dair bilgi arttıkça, damgalama azalacak ve tedavi yolları çoğaltılacaktır [7].
Sonuç olarak, qEEG ve diğer nörogörüntüleme teknolojileri, kişilik bozukluklarını ve diğer psikiyatrik durumları anlamada ve tedavi yöntemlerini belirlemede çok değerlidir. Bu yöntemler, bireylerin yaşamakta olduğu ve yaşıyor olabileceği gizli biyolojik anomalileri ortaya çıkararak hem bilimsel araştırmaları hem de klinik uygulamaları ileriye taşımaktadır [8].
KAYNAKÇA:
1. Driessen, M., Herrmann, J., & Stahl, K. et al. (2000). Magnetic resonance imaging volumes of the hippocampus and the amygdala in women with borderline personality disorder and early traumatization. Archives of General Psychiatry, 57(12), 1115-1122.
2. Zanarini, M. C., Kimble, C. R., & Williams, A. A. (1994). Neurological dysfunction in borderline patients and axis II control subjects. In K. R. Silk (Ed.), Biological and Neurobehavioral Studies of Borderline Personality Disorder (pp. 159-175). American Psychiatric Press.
3. Tebartz van Elst, L., Hesslinger, B., & Thiel, T. et al. (2003). Frontolimbic brain abnormalities in patients with borderline personality disorder: A volumetric magnetic resonance imaging study. Biological Psychiatry, 54(2), 163-171.
4. Donegan, N. H., Sanislow, C. A., & Blumberg, H. P. et al. (2003). Amygdala hyperreactivity in borderline personality disorder: Implications for emotional dysregulation. Biological Psychiatry, 54(11), 1284-1293.
5. Meares, R., Melkonia, D., & Gordon, E. et al. (2005). Distinct pattern of p3a event-related potential in borderline personality disorder. Neuroreport, 16(3), 289-293.
6. Schmahl, C. G., Elzinga, B. M., & Vermetten, E. et al. (2003). Neural correlates of memories of abandonment in women with and without borderline personality disorder. Biological Psychiatry, 54(2), 142-151.
7. Juengling, F. D., Schmahl, C., & Hesslinger, B. et al. (2003). Positron emission tomography in female patients with borderline personality disorder. Journal of Psychiatric Research, 37(2), 109-115.
8. Lange, C., Kracht, L., & Herholz, K. et al. (2005). Reduced glucose metabolism in temporo-parietal cortices of women with borderline personality disorder. Psychiatry Research, 139(2), 115-126.
Bizi takip edin: