Sosyal duyguların psikolojik ve nörobiyolojik temelleri

İnsanın sosyal bir varlık olarak diğer bireylerin duygudurumların ve düşünsel süreçleriyle ilişki kurma kapasitesi, toplumsal yaşamın temel taşlarından birini oluşturur.
Bu yazıda Singer ve Klimecki (2014) tarafından kaleme alınan bir derleme çalışmasını ele alacağız. Bu çalışma empati ve şefkat kavramlarını hem psikolojik düzeyde hem de sinirbilimsel açıdan detaylı bir biçimde inceleyerek bu iki sosyal duygunun temel farklılıklarına ve beyin plastisitesi bağlamında nasıl dönüştürülebileceklerine ışık tutmaktadır.
Empati ve şefkatin kavramsal ayrımı
Empati, bir başkasının duygusal durumuna yönelik rezonans geliştirme yetisi olarak tanımlanır; kişi, karşısındakinin hem olumlu hem de olumsuz duygularını paylaşma eğilimindedir. Ancak empatik süreçte, benlik ve öteki ayrımı korunur; birey, hissettiği duygunun kendisine değil başkasına ait olduğunu bilir. Bu ayrım bozulduğunda “duygusal bulaşma” adı verilen ve genellikle bebeklerde gözlemlenen öncül bir süreçten söz edilir.
Öte yandan şefkat, başkasının acısını doğrudan paylaşmaktan ziyade, onun iyilik halini artırmaya yönelik sıcaklık, ilgi ve yardım etme motivasyonu içeren bir duygusal durumdur. Şefkat, “öteki için hissetme”yi ifade ederken, empati “ötekiyle birlikte hissetme” anlamına gelir.
Bu ayrımın öneminin temel nedeni, bu iki sosyal duygunun sonuçlarının farklılaşmasıdır. Empatik tepkiler, özellikle yoğun olumsuz duygular içeren durumlarda “empatik sıkıntı”ya yol açabilir; bu durum kişiyi sosyal geri çekilme, stres ve tükenmişlik riski ile karşı karşıya bırakır. Şefkat ise yaklaşım yönelimli, prososyal davranışı destekleyen ve pozitif duygularla ilişkilendirilen bir tepkidir.
Sinirbilimsel bulgular: Farklı beyin ağları
Son yıllarda yapılan fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) çalışmaları, empati ve şefkatin beyinde farklı sinirsel ağlar üzerinden işlendiğini ortaya koymuştur. “Empati için ağ” genellikle anterior insula ve anterior singulat korteks bölgelerini içerir; bu bölgeler öznel acı deneyimi sırasında da aktive olmaktadır. Özellikle acıya yönelik empati paradigmasında, bireyin kendi bedeninde ağrı hissederken ve başkasının acısına tanık olurken bu bölgelerde benzer aktivasyon örüntüleri gözlemlenmiştir.
Buna karşın “şefkat için ağ”, medial orbitofrontal korteks, ventral striatum ve nucleus accumbens gibi ödül ve olumlu duygularla ilişkili bölgeleri kapsamaktadır. Dolayısıyla empati sırasında kişi özdeşleşerek acıya odaklanırken, şefkat duygusunda pozitif motivasyonel unsurlar öne çıkmaktadır.
Sosyo-duygusal beyin plastisitesi
Singer ve Klimecki’nin kendi laboratuvarlarında yürüttükleri müdahale çalışmaları, bu sosyal duyguların plastisiteye açık olduğunu göstermektedir. Çalışmada “loving-kindness meditation” (sevgi dolu iyilik meditasyonu) uygulanan katılımcıların, yalnızca birkaç günlük eğitim sonrasında şefkatle ilişkili beyin ağlarında artmış aktivasyon gösterdikleri saptanmıştır. Bu durum katılımcıların öznel olarak bildirdikleri pozitif duygularla da uyum göstermiştir. Üstelik bu eğitim, sadece kişisel fayda sağlamakla kalmamış; katılımcıların yardım davranışlarında (örneğin oyun ortamında yabancılara yardım etme) da belirgin artış gözlemlenmiştir.
Buna karşılık, yalnızca empati odaklı eğitimin empatik sıkıntıyı ve negatif duygulanımı artırdığı, bu olumsuz etkinin şefkat eğitimiyle geri döndürülebildiği belirtilmiştir. Bu sonuçlar, empati ve şefkatin nörobiyolojik temelinin birbirinden ayrı olduğunu ve farklı eğitim programları ile seçici olarak geliştirilebileceğini göstermektedir.
Klinik ve toplumsal önemi
Özellikle sağlık çalışanları gibi yoğun sosyal stres ve başkalarının acısına sürekli maruz kalan meslek gruplarında, empatik sıkıntının kronikleşmesi tükenmişlik sendromu, kaygı bozuklukları ve genel sağlık problemleriyle sonuçlanabilir. Şefkat temelli eğitimler bu riskleri azaltmada, dayanıklılığı artırmada ve toplumsal prososyal davranışları teşvik etmede önemli bir potansiyele sahiptir.
Gelecek perspektifler
Şefkat ve empati eğitiminin uzun dönemli etkileri, beyin yapısındaki değişiklikler, stres hormonlar, bağışıklık sistemi parametreleri ve günlük yaşam davranışlarına olan etkileri inceleyen daha kapsamlı uzunlamasına çalışmaların yürütülmesi bu konunun ilerleyen süreçlerde daha iyi anlaşılmasına olanak sağlayacaktır. Ayrıca çocukluk dönemindeki kritik öğrenme pencereleri de bu eğitimlerin etkisini artırmada önemli olabilir.
Kısaca empati ve şefkat, hem psikolojik hem de nörobiyolojik düzeyde birbirinden ayrı değerlendirilmesi gereken, ayrı işlevsel sistemlerdir. Bu alanlarda yapılan eğitim ve müdahaleler, hem bireysel sağlığımız hem de toplumsal dayanışma açısından umut verici sonuçlar doğurabilir.
KAYNAKÇA:
– Singer, T., & Klimecki, O. M. (2014). Empathy and compassion. Current biology, 24(18), R875-R878.
Bizi takip edin: