Depresyonu anlamak ve hafızayla yeniden bağ kurmak

Depresyon, yalnızca moral bozukluğu ya da mutsuzluk hali olarak tanımlamanın yetersiz kalacağı aynı zamanda beynimizin geçmişi işleme biçimini temelden etkileyen bir durumdur.
İngiliz psikologlar Tim Dalgleish ve Aliza Werner-Seidler’in 2014 yılında yayınladıkları kapsamlı makale, depresyonun bizimle hatıralarımız arasındaki ilişkiyi nasıl dönüştürdüğünü ve bu bozulmanın nasıl iyileştirilebileceğini gözler önüne sermektedir.
Depresyon ve Hafıza: Dört Ana Sorun
Yürütülen bu araştırmaya göre, depresyon hastaları geçmişi dört temel şekilde farklı algılamaktadır:
- Olumsuz Hatıralara Aşırı Odaklanma: Depresyon, kişinin bilinçli veya bilinçsiz bir biçimde daha çok olumsuz anılarını hatırlamasına neden oluyor. Bu durum, dünyayı ve kendini karanlık bir mercekten görmeye yol açıyor.
- Pozitif Hatıraların Yoksunluğu: Depresyon hastaları, olumlu hatıralarını ya hatırlamakta zorlanıyor ya da hatırladıklarında bile bu hatıralar beklenen duygusal etkiyi yaratmıyor. Hatta bazen bu anılar mevcut kötü ruh haliyle kıyaslanarak daha da kötü hissettiriyor.
- Genelleştirilmiş Hatıralar (Overgeneral Memory): Depresyonlu bireyler, belirli bir anıya değil de genellemeye dayalı anlatılara yöneliyorlar. Örneğin, “Bütün doğum günlerim berbat geçer” gibi cümleler, tek bir olay yerine tekrarlayan temalara dayanır. Bu, hem duygu düzenlemeyi hem de problem çözmeyi zorlaştırıyor.
- Hatıralarla Kurulan Zarar Verici İlişki: Depresyon, kişiyi rahatsız eden anıları bastırma ya da onlardan uzaklaşma çabasına iter. Ancak bu bastırma çabası, ironik biçimde bu hatıraların daha sık akla gelmesine neden olabilir.
Tüm Bu Süreçler Nasıl İşliyor?
Dalgleish ve ekibi, bu hafıza bozulmalarını “CaR-FA-X modeli” ile açıklıyor. Bu modele göre:
- Hafıza aramaları genelleştirilmiş olumsuz temalar tarafından “yakalanır” (Capture).
- Bu temalar etrafında ruminasyon (takıntılı düşünme) gelişir (R).
- İnsanlar, acı verici ayrıntılardan kaçınmak için hatıraların detaylarına ulaşmaktan bilinçli veya bilinçsiz olarak kaçınır (Functional Avoidance – FA).
- Bütün bu süreci kontrol etmesi gereken yürütücü işlevler (Executive Control – X) ise depresyonda yeterince etkili çalışmaz.
Hatıralarla Terapi Mümkün mü?
Evet! İşte bu noktada “hafıza terapileri” sahneye çıkıyor. Araştırmacılar, depresyonu sadece düşünce düzeyinde değil, hafıza düzeyinde de hedef alan yenilikçi terapiler geliştiriyor. İşte bazıları:
- MEmory Specificity Training (MEST): İnsanlara, daha belirgin ve detaylı anılar hatırlamayı öğreten grup terapisi yöntemi. Sonuçlar umut verici görünüyor. Bu eğitim, depresif belirtileri azaltabiliyor.
- Olumlu Hatıra Zenginleştirme: Pozitif anılar, duygusal ve duyusal detaylarla zenginleştirildiğinde, kişinin ruh halini yükseltebiliyor. Bu tür “anıya renk katma” çalışmaları, depresyonun etkisini azaltabilmektedir.
- Method-of-Loci (MoL) Tekniği: Hafızayı güçlendirmek için eski Roma’dan kalma bir yöntem. Pozitif anılar, kişinin bildiği bir rota üzerine yerleştirilip tekrar tekrar hatırlanarak zihinsel bir “hafıza sarayı” oluşturuluyor.
- Hatıra Rescripting: Kişinin olumsuz bir anısını zihninde farklı bir şekilde yeniden canlandırmasıdır. Örneğin, bir başarısızlık anısında destekleyici bir karakter hayal ederek duygusal yükü hafifletmek.
- Farkındalık (Mindfulness) ve Mesafe Alma Teknikleri: Hatıraların içeriklerinden değil, onlarla kurduğumuz ilişkiden yola çıkılarak yapılan terapiler. Kişinin geçmişle kurduğu bağda “gözlemci” konumuna geçmesi, duygusal tepkileri hafifletebilmektedir.
Gelecek Ne Vaat Ediyor?
Bu terapiler hâlâ gelişme aşamasındadır ama erken sonuçlar oldukça umut verici görünmektedir. Ayrıca bu yaklaşımlar sadece depresyon değil, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve sosyal anksiyete gibi diğer psikolojik durumlar için de geçerli olabilir. Hafıza temelli terapiler, gelecekte psikolojik sağlık alanında devrim yaratabilir.
Özetle; hatıralarımız bizlere yalnızca geçmişi anlatmazlar; ruh halimizi, kim olduğumuzu ve kim olabileceğimizi de şekillendirirler. Depresyonun bu temel insani işlevi bozduğunu ve yeni yaklaşımların bu bozulmayı onarabileceğini anlamak, hem bilimsel hem de insani açıdan hayati önem taşımaktadır. Görünen o ki hafızayı iyileştirmek, zihinsel iyilik haline giden belki de en doğrudan yollardan biri olacaktır.
KAYNAKÇA:
– Dalgleish, T., & Werner-Seidler, A. (2014). Disruptions in autobiographical memory processing in depression and the emergence of memory therapeutics. Trends in cognitive sciences, 18(11), 596-604.
Bizi takip edin: