Beyin nasıl yas tutar?
Keder evrenseldir ve çoğumuz muhtemelen hayatımızın bir noktasında, genellikle sevdiğimiz birinin ölümüyle birlikte, hüzünlenmenin getirdiği acıyı deneyimleyeceğiz. Ancak önemli bir azınlık için, bu duyguyu unutmak neredeyse imkânsızdır ve yıllar sonra bile, kayıplarını hatırlatan herhangi bir şey (örn. bir resim, bir anı) yeni bir keder ve özlem dalgasına neden olabilmektedir. Burada sorulması gereken asıl soru, neden? Neden bazı insanlar yas tutar ve nihayetinde yaşama yeniden uyum sağlarken, diğerleri sevdikleri birinin kaybının üstesinden gelemez?
2008’de NeuroImage dergisinde yayınlanan bir rapora göre Kaliforniya Üniversitesi’ndeki bilim insanları, bu tür uzun süreli ya da “karmaşık” kederin beynin ödül merkezlerindeki nöronları harekete geçirdiğini ve muhtemelen bu anılara bağımlılık benzeri özellikler kazandırdığını öne sürmektedir.
Karmaşık ve karmaşık olmayan kederi olanları karşılaştıran bu çalışmanın başyazarı Mary-Frances O’Connor’a göre, “Buradaki fikir, sevdiklerimiz hayattayken onları ya da bize onları hatırlatan şeyleri görerek ödüllendirici bir işaret almamızdır. Sevilen kişi öldükten sonra, kayba uyum sağlayanlar bu sinirsel ödülü almayı bırakıyor. Ancak uyum sağlayamayanlar bunu arzulamaya devam ediyor, çünkü her ipucu gördüklerinde hala bu sinirsel ödülü alıyorlar. Tabii ki tüm bunlar bilinçli düşüncenin dışında gerçekleşiyor.”
Bu çalışma, karmaşık yas yaşayanların beynin ödül ağında ya da ağrı ağında karmaşık yas yaşamayanlara göre daha fazla aktivite olup olmadığını analiz edilmiştir. Araştırmacılar, annesini ya da kız kardeşini meme kanseri nedeniyle kaybetmiş 23 kadını incelemiştir. (Yas, meme kanseri hastalarından hayatta kalanlar arasında, özellikle de aile geçmişlerine bağlı olarak artan riske sahip kadın aile üyeleri arasında çok yaygın görülmektedir). Araştırmacılar çalışmaya katılan kişilerin 11’inin karmaşık yas, 12’sinin ise daha normal, karmaşık olmayan yas yaşadığını tespit etmişlerdir.
Çalışmaya katılanların her biri ölen sevdiklerinin bir fotoğrafını getirmiş ve fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) yöntemi ile beyin taraması yapıldığı esnada katılımcılara önce getirdikleri resim, daha sonra yabancı bir kadının fotoğrafı gösterilmiştir.
Bu çalışmada araştırmacılar, beynin en yaygın olarak ödülle ilişkilendirilen ve aynı zamanda kardeş ve anne bağlılığı gibi sosyal bağlılıkta rol oynadığı düşünülen bölgesi olan nükleus akumbens’teki aktiviteye odaklandılar. Ayrıca, dorsal anterior singulat korteks ve hem fiziksel hem de sosyal acıya dâhil olan insula dâhil olmak üzere beynin ağrı ağındaki aktiviteyi de incelediler. Her iki grupta da sevdikleri kişinin resmini gördükten sonra beynin ağrı ağında aktivasyon görülürken, yalnızca karmaşık yas yaşayan bireylerin önemli nükleus akumbens aktivasyonları gösterdiğini buldular.
Araştırmanın başyazarı O’Connor, merhumla ilgili tekrarlayan düşünce ve hayallerin duygusal olarak tatmin edici olduğunu öne sürmediğini, ancak bazı insanlarda kaybın gerçekliğine uyum sağlamayı daha zor hale getirebilecek ödül tepkisi için bir tür özlem olarak hizmet edebileceği konusunda uyarmaktadır.
KAYNAKÇA:
– O’Connor, M. F., Wellisch, D. K., Stanton, A. L., Eisenberger, N. I., Irwin, M. R., & Lieberman, M. D. (2008). Craving love? Enduring grief activates brain’s reward center. Neuroimage, 42(2), 969-972.
Bizi takip edin: